Ebu Leheb olayı nedir ?

Emrah

Faydalı
Faydalı
28 Ağu 2023
505
0
0
[color=]Ebu Leheb Olayı Nedir? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış

Selam sevgili forumdaşlar,

Konuya farklı açılardan bakmayı seven biri olarak bugün sizlerle tarihin en çarpıcı olaylarından birine değinmek istiyorum: Ebu Leheb olayı.

Kur’an’da adı geçen birkaç kişiden biri olan Ebu Leheb’in hikâyesi, yalnızca İslam tarihi açısından değil, insan psikolojisi, toplumsal direniş ve inanç mücadeleleri açısından da evrensel bir anlam taşıyor.

Ama bu yazıda konuyu yalnızca dini bir olay olarak değil, insanlık ölçeğinde ele almak istiyorum. Çünkü Ebu Leheb’in tutumu, çağlar ötesine uzanan bir zihniyetin temsilcisi gibi: hakikatin karşısında kibirle direnen, çıkarlarını kaybetmekten korkan, gücün gölgesine sığınan insan tipinin sembolü.

---

[color=]Tarihî Arka Plan: Ebu Leheb Kimdi?

Ebu Leheb, Peygamber Efendimiz’in amcasıydı. Gerçek adı Abdüluzzâ bin Abdülmuttalib, yani Hz. Muhammed’in öz amcası.

“Kızıl yüzlü” anlamına gelen “Ebu Leheb” lakabı, onun parlak teninden geliyordu. Fakat Kur’an’da bu lakap, cehennem ateşine gönderme yapan bir ironiye dönüştü.

Ebu Leheb, Peygamberimiz’e en sert düşmanlık eden kişilerden biriydi. Peygamberliğin ilk yıllarında, Hz. Muhammed (sav) Mekke halkını İslam’a davet ettiğinde, Ebu Leheb kalabalık içinde ayağa kalkıp “Yazıklar olsun sana, bizi bunun için mi topladın?” demişti.

Bu olay üzerine Tebbet Suresi nazil oldu:

> “Tebbet yedâ Ebî Lehebin ve tebb...”

> “Ebu Leheb’in elleri kurusun, zaten kurudu da...”

Bu ayetler, yalnızca bir kişinin lanetlenmesi değil; hakikat karşısında inat eden insanın içsel çöküşünün sembolüydü.

---

[color=]Küresel Perspektif: Ebu Leheb’in Evrensel Yansıması

Ebu Leheb olayı, yalnızca bir tarihî anlatı değil, evrensel bir insanlık dersi.

Tüm kültürlerde “hakikati reddeden” bir figür vardır:

Antik Yunan’da Prometheus’a direnen tanrılar, Avrupa’da Galileo’yu susturmaya çalışan kilise yetkilileri, modern çağda ise bilime ya da insani değerlere sırt çeviren yöneticiler...

Hepsi aynı zihinsel kalıbı taşır: gücünü korumak için gerçeği inkâr eden kişi.

Ebu Leheb’in tutumunda da bunu görüyoruz.

Onun karşısında duran kişi, sıradan biri değil; yeğeni, kendi ailesinden biriydi.

Ama Ebu Leheb’in korkusu, düzeninin sarsılma korkusuydu.

Mekke’deki ekonomik sistem, putperestliğin üzerine kuruluydu. İslam’ın tevhid çağrısı, yalnızca bir inanç değişimi değil, aynı zamanda güç dengelerinin altüst oluşuydu.

Bugün dünyanın farklı yerlerinde benzer tepkiler görüyoruz.

Bir fikir, bir inanç, bir hakikat düzeni tehdit ettiğinde, insanlar korkuyla direnir.

Ebu Leheb’in hikâyesi bu nedenle, dönemden bağımsız bir insan refleksinin aynasıdır.

---

[color=]Yerel Perspektif: Ebu Leheb Zihniyeti Aramızda

Ebu Leheb sadece bir tarihî karakter değil, her toplumda var olan bir düşünce biçiminin temsili.

Bugün çevremizde de “Ebu Leheb tavrı” sergileyen insanlar görebiliyoruz:

Gerçeği duysa da duymayan, doğruyu bilse de menfaati uğruna susan, yeniliğe karşı çıkan insanlar…

Bu yönüyle Ebu Leheb olayı, toplumsal vicdanın aynasıdır.

Bizim kültürümüzde de “Ebu Leheb’lik yapma” ifadesi, artık “inatla hakikate karşı çıkma” anlamında kullanılır hale gelmiştir.

Türkiye gibi dini ve kültürel duyarlılığın yoğun olduğu toplumlarda, Ebu Leheb olayı genellikle “iman ve inat” ekseninde anlatılır. Ancak sosyolojik açıdan baktığımızda, mesele aslında güç, korku ve değişim arasındaki çatışmadır.

Birçok yerel yorumda Ebu Leheb’in eşi Ümmü Cemil de unutulmaz. O da kocasının düşmanlığını desteklemiş, Peygamber’in yoluna dikenler dökmüştü.

Bu, kadın-erkek dinamikleri açısından da ilginçtir:

Erkeğin stratejik direnci (statükoyu koruma), kadının ise duygusal bağlılıkla körleşmesi birleşmişti.

İşte burada erkeklerin çözüm odaklı ama katı tutumu ile kadınların empatik ama yanlış yönlendirilmiş sadakati arasındaki denge bozulmuştu.

---

[color=]Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Erkekler, Kadınlar ve İnatla Gerçek

Ebu Leheb hikâyesine bugünün gözlüğüyle baktığımızda, erkeklerin ve kadınların olaylara yaklaşımındaki farklar çarpıcıdır.

Erkekler genelde güç, statü ve kontrol üzerinden düşünür. Ebu Leheb’in direnişi, tam da bu psikolojinin ürünüdür:

“Eğer bu davayı kabul edersem, konumumu kaybederim.”

Kadınlar ise olaylara ilişkisel ve duygusal bağlar üzerinden yaklaşır.

Ümmü Cemil, kocasının düşmanlığını yalnızca bir fikir olarak değil, bir bağlılık göstergesi olarak benimsedi.

Bugün bile birçok ailede, toplumda ya da kurumda bu tür dinamikleri görürüz:

Erkekler çözüm üretmek ister ama duygusal bağ kurmakta zorlanır; kadınlar ise bağ kurar ama stratejik mesafe koyamaz.

Bu durum, doğruyu savunmak yerine, kimin tarafında olduğumuza göre tavır almamıza neden olur.

Ebu Leheb’in hikâyesi tam da bu noktada evrensel bir uyarı gibidir:

Gerçek, taraflara göre değil; vicdana göre seçilmelidir.

---

[color=]Evrensel Mesaj: Hakikat Karşısında Kibir ve Teslimiyet

Ebu Leheb olayı, insanlığın en eski hastalığını anlatır: kibir.

Kibir, insanın kendini hakikatten büyük görmesidir.

Kur’an’da Ebu Leheb’in cehennemde yanacağı söylenirken, aslında sadece bedensel bir ceza değil, ruhsal bir yanış anlatılır.

Çünkü kibirle yaşayan bir kalp, kendi içinde yanar.

Modern dünyada bu olayı güncelleyelim:

Bir yönetici, hatasını kabul etmezse; bir bilim insanı, yanlış bir teoride ısrar ederse; bir insan, kendi gururu uğruna sevgisini kaybederse…

Hepsi birer küçük Ebu Leheb örneğidir.

Ama bu hikâyede karşısında duran Hz. Muhammed’in tutumu da unutulmamalı:

O, sabırla, merhametle, incelikle davet etmeye devam etti.

Yani hakikat, inatla değil, şefkatle kazandı.

---

[color=]Son Söz: Bugünün Ebu Lehebleri Kim?

Sevgili forumdaşlar,

Ebu Leheb’in hikâyesi sadece bir tarih dersi değil, kendimize tutulmuş bir aynadır.

Belki hepimiz bir anlığına Ebu Leheb gibi davranıyoruz: eleştiriyi reddediyor, değişime direniyor, “ben haklıyım” demekten geri durmuyoruz.

Ama mesele şu:

Gerçeği reddetmek, bizi korumaz; sadece karanlıkta bırakır.

Tahammül, teslimiyet ve şükür ise kalbi aydınlatır.

Peki siz ne düşünüyorsunuz?

Sizce bugünün dünyasında “Ebu Leheb zihniyeti” hangi alanlarda yaşıyor?

Kendi çevrenizde hakikate direnen insanları gördünüz mü — ya da belki bir zamanlar siz de öyle davrandınız mı?

Yorumlarınızı yazın; çünkü bu forum, yalnızca tartışma değil, birlikte öğrenme yeri.

Ve belki de her birimizin içinde biraz Ebu Leheb, biraz da hakikat arayan bir kalp vardır.